Bizimkisi bir SÜT meselesi 🍼
Herkese merhaba,
Nihayet her saniye içimden konuştuğum cümlelerimi, her adımımda geride bıraktığım kafamda yanıp sönen konuşma balonlarımı yazıya dökebiliyorum. İsteğim kalıcı olması, okunması, unutulmaması, özellikle de benim unutmamam. Kızım doğup da ciddi bir alışma ve öğrenme mücadelesine girene kadar, hayatım ne kadar da olağan sularda, mutlu sıradanlığın dingin kıyılarındaymış (tam da istediğim gibi).
Ben kendimi bildim bileli, derdim hep kendimle oldu. Hani tek rakibin kendin olsun derler ya, işte öyle. Bencillik değil bu, ‘ben’lik. ‘Ben’i geliştirmek, iyileştirmek, hayat amacımdır. Kendimi salmadım, unutmadım, bırakmadım tabii ki de, ama insanın ruhu öyle mi? Salmaya, unutmaya, bırakmaya o kadar müsait ki ruhlarımız...Doğum sonrası kendimle verdiğim mücadele aslında anne olmuş çoğu kadının da sıradanlaşan mücadelesi, evet biliyorum herkes aynı yollardan geçiyor; fakat, kişinin kendisine özgü olan bu süreçleri herkes için de ayrı değerlendirmek gerekiyor. Ayrı değerlendirilmesi gereken tüm hamilelik, doğum ve bebek büyütme işlerini öğrenebildiğimiz sadece tek kaynak var: tecrübe. Bu tecrübeleri aile büyüklerimizden, dostlarımızdan dinleyebiliyor, ya da internetten okuyabiliyoruz. Maalesef tüm bunlar da narin, kırılgan, naif kadın ruhlarımızın kendimizi başkalarıyla kıyaslamamıza öyle bir zemin hazırlıyor ki; durumu idrak ettiğimizde ise tüm dünyayla iletişimi kesmek en iyi çözümmüş gibi geliyor. Evet ve hayır kadar net ve kesin olan gerçekler var; fakat, değişebilen o kadar çok koşul da var ki, keşke acı çekmeden o masum bebeklere ulaşabildiğimiz toz pembe dünya gerçek olsaydı...
Uykuyla imtihan ciddi yaralar açıyor, zor kelimesini açıklayamıyorsun, açıklamak istemiyorsun nasıl olsa karşındaki anlamayacak diye. Halbuki karşındaki çoğu insan da o uykusuz derin yollardan geçmiş.. Kelimeler o kadar yorgun. Bazen iç sesimi dinleyemeyecek kadar yalnız, bazen de iç sesimi duyamayacak kadar kalabalık hissettim kendimi. İkilemlerimi sorgularken buldum kendimi çoğu sabah, öğle, akşam...
Keşkeleri olmaz mı insanın?
Hele ki kadının?
Son 4 ayda o kadar çok dillendiremediğim keşkem oldu ki, ruhum soğudu, kanım dondu sanki. Bir tarafta kadının kadına verdiği tam desteği gördüm, bir tarafta da kadının kadına yaptığı cehaletin kamçıladığı psikolojik baskıyı yaşadım, tepkisiz kaldım çoğu şeye. Her şeye baştan başlamak istedim yetersizliklerime yetebilmek için. Tecrübesine güvendiğim insanların bana özellikle emzirme ve sarılık hakkında neredeyse hiçbir şey söylememiş olduklarını, sadece lohusa dönemine dair batıl inançların ve hurafelerin bol bol söylendiğini ise kızım sarılık geçirdiğinde anladım. Ve bu gerçeği hala kabullenebilmiş değilim. İnsanların hayatı bu kadar arka plana attıklarına inanamıyorum. Buradaki tek gerekçe ise unutmak. Bense şimdi elimden geldiğince bahsetmek istiyorum ki, insanlar danışabilsin, danıştıklarında da elle tutulur bir şeyler öğrenebilsinler.
Ayşe’miz sağlıkla doğdu. Şükür!
21.01.2019 11:25 => 3080 gram / 54 cm / 34 cm baş çevresi
📝 İlk 2 gün :
Yenidoğan hemşireleri 2 saatte bir emzirin dediği için saat kurup hastanede başlayan emzirme sürecim evde de devam etti. Zaten çok da ağlayan zırlayan bir yenidoğan bebek değildi bizim kız. Emme refleksi çene kuvveti de yerindeydi Ayşe’nin. Kilosu 3080 gr olan kızımın ertesi gün hastaneden çıkış kilosu 3050 gram olduğu için her şey gayet normaldi. Ama süt görmüyordum, sadece kızımın ağız kenarı biraz biraz ıslak olsun öyle inanmaya çalışıyordum. Emiyordur diye düşünüyordum. Görmediğim bir şeye inanmak o kadar zordu ki kucağımda bana muhtaç bir canlı varken, ne kadar içtiğimi nereden bileceğim sorularıyla beynimi kemiriyordum. Çiş miktarını bezden kontrol etmeye çalışıyordum; fakat, insan bebekken bir damla anne sütü alınca ne kadar çiş yapabilir ki? Titizlik, korku, tereddüt, şüphe en üst seviyede...
📝 Sonraki 2 gün :
Emmede azalma, zaten zar zor lekeli gördüğüm bezin kuruya yakın kalması, bebeğimin her iki emiş hareketinde bir uyuyakalması, emsin diye uyandırmaya çalışma, memeyi kavramada güçlük, tekrar uyutma çabaları...
Uyutma mı, emzirme mi en önemlisi o dönemde bilemediğim günler başlamış oldu böylelikle. Tek hatırladığım etrafımda herkesin bırak uyusun uyusun dediği. Evet genelde hafızalarda bebeklerimizi uyutamadığımız zorlu anlar kalabiliyor; fakat, doymasa basar yaygarayı düşüncesiyle kimse bizim kızın düzgün beslenemediğini çözemedi. Çünkü bizim kız çok uslu maşallah ağlamıyor!.. 🤪 (Ah ah ağlamayan bebek mi olur arkadaş)
Bezde hafif turuncuya kırmızıya yakın renkte lekelenme gördüğümde, keşke sütümün yetmediğine ihtimal verebilseydim.
Her ağladığında meme vermemiş olabilirdim, 2 saatte bir emzirin dedikleri için. Bu genel yargıya o kadar inanmak istemişim ki, açlık düşüncesi sıfırdı kafamda.
Pompa yapmaya ilk günden başlanmalı kesinlikle, meme ucu acılarına birkaç gün önce başlansa insan ne kaybederdi ki...
📝 5. Gün : Rutin doktor kontrolümüze gittiğimizde ilk söylediğim şey zaten memeyi reddediyor gibi, emmek istemiyor cümlemdi. Kilosu da doğum kilosunun %10’undan bir tık fazla çıkınca, doktorumuz formül süte başlayacağız dedi. ‘Emzirmeye çalış, sütünü sağ ver, doymazsa mama’ rutinini öğrenmiş olduk böylelikle. Hem kadın doğum doktorum hem de çocuk doktoru daha Ayşe’yi görür görmez sarılık başlamış dedi. Kan alındı ve biz eve döndük, sarılık değeri dediğimiz bilirubinin 18,76 çıktığını öğrenince doktorumuz acilen hastaneye yatış yapmamız gerektiğini mavi ışık başlanacağını söyledi. Ben işte o anda farklı bir boyuta girdim, evden tekrar hastaneye gidiş anı, annemle telefonda konuşmam dün gibi hafızamda. Yolda mavi ışıkla ilgili birkaç yazı okudum; ama yeterli değildi. Hastanede yaptırdığımız giriş kaydında çalışan kadına derdimi bir kelime bile anlatamadım, odasına girer girmez katıla katıla ağlamaya başlayıp ‘yapamayacağım Mustafa sen konuş’ dedim. Kızım ne zaman mavi ışık tedavisine başladı, benim de asıl maratonum öyle başladı.
Ayşe bir türlü uyku halinden kurtulamıyordu. Bol bol beslenmesi, bol bol idrarını yapması gerekiyordu. Her 2 saatte bir emzirmeye çalışıyordum, emmek istemiyordu sanki, olmuyordu. Formül süte 30 ml ile başlamış olduk. Sütü verip tekrar mavi ışığın altına kızımı koyar koymaz, bir gözüm kızın göz bandında açıldı mı açılmadı mı diye kontrol ederken, bir yandan da her süt verdikten sonra 15 dakika bir göğüs 15 dakika diğer göğüsten sütümü sağmaya çalışıyordum. Vakumla tanışan göğüs uçlarım daha ilk denemelerimde bile acımaya, kurumaya, kızarmaya, üzerlerine kan oturmaya başlamıştı bile. Ben zannediyorum ki biberon dolacak. İnternetten bakıyorum süt sağınca ne kadar gelir filan diye. Yok arkadaş olmuyor... Benim gördüğüm meme ucumda sadece bir damla süt.
Nasıl ki formül sütü çay kaşığıyla vermeye başladım, bir damla sütümü de çay kaşığına alıp hemen yalatıyordum Ayşe’ye. Sarılığın vermiş olduğu uyku hali ile çay kaşığı ile süt vermek de o kadar zordu ki, 2 - 3 kere biberonu da verdim ne yapayım. En düşük doz olan 30 ml sütü çay kaşığıyla Ayşe’ye içirmek resmen 1 saatimi alıyordu. Hastane odasında sadece haber kanalını açık tutuyordum konuşma olsun da uykum açılsın diye, bir de yalnızım tabii. Bana mısın demiyor, uykum geliyor, kafam düşüyordu resmen. Biberon alan bebek anne memesini reddeder yargısıyla yaklaşmadım, almazsa almasın ne yapalım, kızın bir an önce beslenmesi büyümesi iyileşmesi gerekiyor düşüncesiydi kafamda ilk sırada. Ertesi güne kadar sıfır uyku ve kulağımı tırmalayan deli gibi çalıştırdığım pompa sesi, hala unutamıyorum!
Ertesi gün tekrar kan alındı ve sarılık değerinin 10,14’e düşmesiyle çıkışımızı yapabildik. 6. Günle beraber artık annem evde yanımdaydı. Çok şükür.
25.01.2019 => 2650 gram / 50 cm / 34 cm baş çevresi
28.01.2019 => 2990 gram
📝 İlk 1 ay :
Denemediğim emzirme pozisyonu kalmadı. Emzirme yastığı ile, yan yatarak, üstten eğilerek, doksan derece dik durarak vs, vs... Formül süt ile Ayşe’yi besliyordum bazen kaşıkla bazen biberonla. İtiraf etmeliyim ki emzirmediğim gün de oldu. Birkaç gün emzirmeden uzaklaştım, soğudum, pes etmeye yakındım. Sonra ne yapıyorum ben dedim. Denemeliydim daha çok. Ayşe’nin çenesini tutup kendim hareket ettirmeye çalışıyordum emebilsin diye. O ilk 2 günde doğar doğmaz cuk cuk emen kız gitti, emmeyen kız geldi yerine sanki. Zamanla sütüm damla damla çıkmaya başladı; fakat, biberonun dolmasını bırakın, akıtma aparatında toplanmıyordu bile. Göğsümden sızıyordu sadece, onu da kaşıkla sıyırıyordum, maksimum 1 çay kaşığı çıkıyordu. Ne kadar çıkarsa çıksın yalatıyordum, parmağımla veriyordum artık ne yapılabilirse... Tek avuntum, ‘bir damla da olsa sütümü aldı çok şükür’ oluyordu. Sütümün renginin sarı olduğunu fark edip annemle mutlu oluyorduk resmen. 🤪 (İnsan evladı avutma senaryoları vol. 1500) Annemin disiplinli saatli yemek ve salata yedirmesi, bitki çayı, hoşaf ve süt çayları içirmesi ruhsal yorgunluğumun azalmasında en büyük paydır. Benim kızımla olan emzirme imtihanım dışında, her şey ayağıma önüme geliyor, bir nevi prenseslik yaşıyordum. Sağlıklı beslenme ile hiç kabız olmadım bu dönemlerde. İnanın bu da çok çok önemli. ✔️
Her iki meme ucumun yapısı farklıymış meğerse onu da öğrenmiş oldum. Sağ daha kolaydı emzirmede, sol zordu. Süt sağma pompasıyla vakumlayıp ucunu çıkartıp, kızın ağzına veriyordum. İşyerinden arkadaşımın hediye ettiği küçük not defterine verdiğim formül süt miktarını, sağdığım sütümün miktarını ve kızımın emip emmediğini, uyuttuğum saatle beraber yazmaya başladım. Bu benim bir nevi şahsi disiplin maratonumdu, evin her odasına cebimde not defterim ve kalemim gidiyordum. ✔️
30 ml formül süt verdik, doymadığında bir 30’luk daha ekledik. Bazen hepsini bitirdi, bazen kendi bıraktı, fazlasını almadı. Birkaç gün sonra çay kaşığıyla formül süt vermeyi bıraktım, biberonla verdim, daha önce de bahsettiğim gibi kaşıkla süt içirmek inanılmaz uzun sürüyordu, kız da ağzına hemen süt gelsin istiyor, gelmeyince sinirleniyor ağlıyor haliyle ben de sinirleniyordum, yoruluyor, üzülüyordum. Emzirme notlarım da şu şekildeydi, az emdi, az da olsa emdi, her iki memeyi epey emdi, birkaç dakika sağ meme emdi, sol meme biraz emdi, gibi gibi gibi... Şimdi düşününce ne kadar kısa kelimeler, oysa ki içinde ne trajediler saklı.
Bazen kaka saatlerini bile not ettim, göbek bağı düştükten sonra banyo saatlerini not ettiğim günler de oldu. (00:30 - 31.01. 2019 göbek bağı düştü Ayşe’mizin. Bunu da not almıştım.) Gün bazında ne kadar formül süt içtiğini de ortalama 400 ml’lerde olarak hesaplayıp 1. Ayın sonunda doktorumuza bilgi vermiştim. Günde ortalama 8 defa formül süt veriyordum. Geri kalan hatırladığım ise her an pompa yapmak ve emzirmeye çalışmak.
22.02.2019 => 3900 gram / 53 cm / 37 cm baş çevresi
D vitaminine başladık.
📝 2. Ay :
Kızımla artık evde tek başımaydım. Sütümü sağdıkça arttırmayı başarmıştım. Sağınca bebeğimin bir öğünü kadar süt çıkarabildiğimi gördüm, fotoğrafladım, not ettim. Fakat ikinci sağışta iki üç damla çıkıyordu. Ve ben artık inanmıştım ki benim sütüm az arkadaş. Kim ne derse desin, bu yüzden emzirme aksiyonunu hiç sevememiştim. Formül sütünü verip Ayşe’yi uyutunca, hemen sütümü sağıp diğer beslenme saatinde onu veriyordum 5 ml - 10 ml olsa bile. ✔️
Göğüs uçlarım o kadar çok acıyordu ki, inatla azimle emzirmeye devam ediyordum. Kafamı yaslandığım duvara vura vura emzirmeye çalıştığım çok oldu. Ayşe de çok yavaş öğrendi mememi güzel tutmayı, kavramayı, emmeyi... Bir ara baktım gün bazında 600 ml’lere çıkıyor süt miktarı, 60 ml alacağını bildiğim sütü 30 ml yapıp sonra emzirmeyi denedim, benim sütümle tamamlasın üstünü, kokumla rahat huzurlu olsun bebeğim diye. Aslında önerilen önce emzirmek, yetmezse sonra formül süt verilmesi; fakat, bebeklerin çoğu gibi Ayşe de memede fena uykulu halde olduğundan yerine koyduktan 5 dakika sonra yine açlıkla uyanınca dedim ki yok ben bunun tersini uygulayacağım. Öyle böyle işe yaradı ama. ✔️
Bu arada not etmeyle de ilgili birkaç bir şey yazmak istiyorum. Sırf emziren annelerin yenidoğan döneminde not almalarını tavsiye etmem, insan daha çok strese girer. Fakat bizim hikayemize benzer bir durumu olan olursa, yılmadan usanmadan not etmek gerekiyor bence. Çünkü ilk zamanlardaki çizelgeler bebeğimizin sonraki rutininin düzenli oluşmasına katkı sağlıyor, fikir yürütebiliyorsunuz, değiştirilmesi gereken bir durum varsa apaçık karşınızda oluyor. ✔️
27.03.2019 => 5000 gram / 56 cm / 39 cm baş çevresi
📝 3. Ay :
Kızımı tek başıma yıkamaya alışmıştım artık. Bol bol emzirmeye devam ediyordum. Ara ara tekrarlayan meme ucu acılarım artık kızımın memede çok fazla kalmasından dolayı derin sızıya dönmüştü. Özellikle sol mememden emzirirken, sağ mememin cidden süt dolduğunu sızlamasından anlıyordum. Tam tersini hiç hissetmedim ama ilginçtir ki. Sütüm artsın diye pompa yapmayı 2. Aya nazaran azaltmıştım, çünkü Ayşe artık memeyi daha çok sevmeye, istemeye, emmede daha çok zaman geçirmeye başlamıştı. ✔️
Evdeki süt arttırıcı çaylarımı da bu ay itibariyle bitirmiştim zaten. Bir daha da içmem diyecek kadar bıkmıştım. Bu ay itibariyle artık sütüm yok benim diye mızmızlanmak yerine, ara ara ağlama seanslarına girmek yerine, sütümün göğsüme tekrar dolması uzun sürüyor düşüncesini kabul ettim. Süt inmesi diye bir gerçek var. Benim vücudum da böyleymiş, her şey Allah’tan, tamam.
Emişler artınca formül süt miktarı epey azaldı; gün bazında ortalama 450 ml’lerde seyretti.
Kıyafetler de ciddi anlamda küçülmüştü, büyüyordu bebeğim.
24.04.2019 => 5800 gram / 62 cm / 40 cm baş çevresi
📝 4. Ay :
Beslenme, kaka, uyku rutinlerimiz %70 gibi oturmuş durumda. Her istediğini anladığımda emzirdim. Sadece iki kere müsait zamanımda süt sağdım, birinde 60 ml diğerinde 50 ml çıkartabildim iki göğüs toplamı. Ama yılmadım, emzirmeye devam ettim.
Artık kıyafetlerde 6 aylık olan bedenlere geçtik.
Oyun halısına ilk haftasında adapte olamadı, fakat sonlara doğru epey alıştı kendi başına en az 10-15 dakika vakit geçirebiliyor. Gezmeyi, etrafı izlemeyi sevdi. Tırnaklarını da çok rahat kesebildim artık.
Bu ay itibariyle genelde günde 4 ya da 5 defa 120 ml formül süt verdim, geri kalan her zaman göğüsler Ayşe için fora!
Kızımın büyüdükçe daha çok sıvıya ihtiyacı olduğunu bilip, daha az formül süt verebilmek gerçekten tüm ailemizi mutlu ediyor hala. (27 günlük bebek sütü ortalamasını aldığım günlük notlardan 498 ml olarak hesapladım.)
Şunu da belirtmek istiyorum ki bir sürü kaynaktan okudum ve formül bebek sütlerinin ambalajlarındaki bilgilere baktım; ay be ay bebeklerin ne kadar formül süt ya da anne sütü alması gerektiği üç aşağı beş yukarı birbiriyle uyumlu bilgilerdi. Ben de bu bilgilere dayanarak ‘daha az formül süt’ diyebiliyorum. Çocuk doktorumuz ise biraz daha rahat bu konuda, bebeğimizin gelişiminde sıkıntı görmediği için, süt miktarını açlık ve tokluk üzerinden kendisi belirler zaten diyor. Bu da doğru. Fakat bir seferde de midesini hemen doldurmak bana hoş gelmiyor; sonuçta bebeklerin çektiği gaz sancılarını ve hazımsızlık problemlerini biliyoruz. Ayşe’nin de gaz sancıları neredeyse bu ay itibariyle yok denecek kadar azaldı. İlk 2 ay uykularından uyandıracak kadar oluyordu. Müslin bezleri, havluları sarıyorduk karnına, ayaklarına, sırtına; sıcak tutsun, gaz yapmasın, üşümesin diye. Sonra sonra büyümeyle kendi kendine çıkarabilmeye başladı pırtını. Bu ay itibariyle vücudundaki bölgesel kuruluklar azaldı, pişik, çapak, konak gibi sıkıntıları da hiç görmemeye başladık. ✔️
23.05.2019 => 6400 gram / 65 cm / 42 cm baş çevresi
Doktorumuz saat 10:00 yoğurt, 14:00 çorba, 17:00 meyve püresi, ve su verebileceğimizi söyledi. Bu yazımı yayınladığımda doktor kontrolümüzün üzerinden 5 gün geçmiş olacak. Yoğurt ve elma suyu+püresi denedim, yoğurt %50 başarı, elma püresi %70 gibi başarılı sonuçlandı. Henüz çorba vermek istemedim, ne de olsa benim sütümü de epey alıyor. Memede 1 saate yakın kalıyor, hem ara ara uyuyor prenses, hem ara ara emiyor. Hani hiç sütüm olmasa çorba da vereceğim ama yine de biraz daha ertelemek istedim.
Bu zamana kadar formül sütlerimiz kızım Ayşe için ana yemek, benim emzirerek onu beslediğim sütüm ise tatlısı, çayı kahvesi oldu işin.
4 ayı geride bıraktık çok şükür.
Hep sağlıkla, hep doğruyla, hep güzelliklerle ol benim komik kızım...
Hepinize sevgiler!..
İrem ALPASLAN DOĞRU
Yorumlar
Yorum Gönder