BARCELONA ‘15 / HAFIZALARI ZORLUYORUZ
Herkese merhaba,
9 Eylül 2015 çarşamba sabahı da yine çok çok erken kalkmadık, bahsetmiştim ya Barselona siestasına ayak uydurmamız gerek diye. Bu sefer ilk durağımız Maremagnum alışveriş merkeziydi. Sahil ve deniz kenarı lokantaları, yolcu tekneleri bende yine ‘hep burada kalayım ben’ hissini x100 yaptığından ağzım kulaklarımda yürüyordum. Hafiften yakan güneş vardı ama terletmiyordu. Bu okyanus havası ne kadar değişikmiş. Nem yok, terleme yok, hem sıcak hem soğuğu bir arada hissettiriyor size. Denize girmek için tercih ettiğimiz plaja gitmek için ‘Rickshaw tours’ tercih ettik. Önde iki kişinin oturabileceği ve iki tekerleğin önde bir tekerleğin ise arkada sürücünün tarafında olduğu bir yolcu bisikleti bu. Yaklaşık 10 dakikalık bisikletle taşınmamız ‘aaaay Canım azıcık da şımartalım kendimizi’ olayımızdı. Sürücü bize plajda çantalarımıza dikkat etmemiz gerektiğini, sıklıkla hırsızlık vakalarının görüldüğünü söyledi. Bisikletle ilerlediğimiz yollarda beni en çok etkileyen şey daha önce de bahsettiğim gibi çok geniş caddeleri ve yürüyüş alanlarının olduğu idi. Deniz keyfimiz bizi biraz üşütse de, yürüyerek hareket etmek istedik. Geri dönüş yolumuza saat 19:00’a gelirken geçtik. Bir marketten incir almıştık, tadı damağımda hala, çok güzeldi. Yürürken aslında önce bilmediğimiz ve sonrasında keşfedeceğimiz ünlü meydanlardan ve Arena binasının önünden de geçmiştik. Ne yürümüşüz arkadaş... Catalonia Plaza Hotel önünden geçerken saat 19:15’ti. Gelmişken eskiden Arena olan şimdi çatı terasıyla restoranlara ev sahipliği yapan ve içinde bir sürü mağazası bulunan AVM’ye de uğradık tabii ki. İnstagram hesabımızda yer alan fotoğraf işte bu binanın çatı terasından çekildi. Dört bir yanı inanılmaz güzel manzaralara sahip bu bina bizlere onlarca fotoğraf çekme imkanı sundu. Akşam güneşi ile kendimizi pek bir huzurlu ve sakin, dinlenmiş hissederek oradan ayrıldık. Parc de Joan Miro’da güneşi batırdığımızda ise epey serinlemişti hava. Biz yine yürüyerek ısınma turlarına çıktık. Otogar, hastane yolu üzerinden ünlü binalar olan Casa Mila ve Casa Batllo önünden şehri keşfetmeye devam ettik. Dönüş yolumuzda artık o kadar acıkmıştık ki, kendimizi güzel bir yerde yemek yiyerek ardından kahve keyfimizle ödüllendirip otelimize doğru dinlenme hayalleriyle günümüzü bitirdik.
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim yazım, balayımızı geçirmeyi tercih ettiğimiz Barselona ile ilgili olacak. Barselona bizim için hem balayımızı yaptığımız yer olduğu için, hem de yurtdışı seyahatlerimizin ikimiz için de ilk olarak başladığı yer olması dolayısıyla çok özel bir yere sahip. 2015 senesi Eylül ayı evliliğimiz sonrası balayımız için, tabii aylar öncesinden araştırmalarımız, rezervasyonlarımız, evrak hazırlıklarımız, vize için ilk mücadelemiz başlamış oldu. Bir yandan evlilik için başvurduğumuz birimler, hazırladığımız evraklar, nikah-düğün organizasyonu koşuşturmasına girmişken, sanki bu heyecan yetmiyormuş gibi bir de netleşen tarih sonrası balayı planlarımız ve peşi sıra gelen el ele attığımız ilk adımlarımız zamanın hızına hız katmıştı. Sahi, dolu dolu yaşanan heyecanlı günler ne de çabuk geçiyor. 3 sene öncesinde bıraktığımız hazırlık detayları yaşanırken ne kadar kıymetli ne kadar kişiye özel; ancak, zaman ilerledikçe hayatınıza yeni heyecanlar eklenmeye başladıkça, unutmaya ve sadece görsel kanıtlarımız olan fotoğraflara kalıyor hafızalar.
Tüm seyahatlerimizde artık alışkanlık haline getirdiğimiz metro - otobüs yol haritasından neredeyiz & nereye gidiyoruz diye işaretleme seçimimiz ilk olarak haliyle Barselona’da başladı. Hatta bu yazımı yazarken şu an önümde ‘PLANO METRO’ var. Gezdiğimiz yerleri ve geçtiğimiz durakları işaretlemişim, yanlarına tik işareti koymuşum. Plaj bölgesinde yer alan Barcelonata, Parc de Montjuic, Monumental, Sagrada Familia, Vall D’Hebron, Park Güell’in bulunduğu Vallcarca, hastane ve otogar bölgesi olan Barcelona-Sants & Sants Estacio bölgesi, Collblanc, Arena’nın bulunduğu Espanya bölgesi, Diagonal, Verdaguer, Poble Sec, Ramblas vb... Genel hatlarıyla öncelikle belirtmek isterim ki bu bir seyahat detaylarımızı içeren her şeyine hakim olduğumuz bir Barselona yazısı olmayacak. Mutlaka şunu burada yiyin, işte şu müzeye şu paraya gidebilirsiniz gibi bilgileri vermeyeceğim. Çünkü ilk amacımız balayı idi, yani biraz tembellik, biraz tatilin keyfini miskince çıkartma eyilimi hüküm sürdü. Eeee Barselona’dayız sonuçta, siesta yapmadan olur mu? Gezmedik sanmayın sakın, ama metro ve otobüs hattını o kadar çok kullandık ki, gezdikten sonra gün içinde otelimize geri dönüp, tekrar dışarı çıktığımız oluyordu. Barselona şehrinin bizde bıraktığı temel izlenimleri belirtmemiz gerekirse; şehrin düzlüğü, parkların yerleşkesi ve yeşilliği, korna sesinin SIFIR olması, hibrid araçların çokluğu, her sokak başlangıcı ve bitişinde bir kafenin olması, dönercilerin hiç de yadsınamayacak olan sayı fazlalığı, geniş kaldırımlar ve caddeleri, renkli sanat sokakları... Şunu da eklemeden geçemeyeceğim, Barselona havalimanına indikten sonra gece geç saat olduğu için otele varışımızı garantilemek için taksiye binmek istedik, çok beklemeden de zaten taksi durağından bindik.
Taksiye binip yola çıktığımızda radyoda çalan o şarkı : WALK THE MOON - Shut Up and Dance
Tatilimiz boyunca belki de gittiğimiz her yerde toplamda 5-6 kereden fazla duyduğumuz ve çok alıştığımız bir şarkı oldu.
Takside gece Barselona’sı keşfindeyken ben, şarkı öyle huzurlu ve eğlenceli geldi ki bana, hala içimde o hissi duyabiliyorum kolayca.
Serüven başlasın o zaman, haydi buyurun bakalım...
7 Eylül 2015 Pazartesi sabahı İzmit - Esenler otobüs yolculuğumuz tamamlandığında Esenler’de kahvaltı ettik. Esenler Otogar - Atatürk Havalimanı hattında metroyu kullanarak kendimizi ilk aktarma durağımız olan FCN Roma Havalimanı’na giden uçağımızda bulduk. Aktarmalı uçuş seçimimizin sebebi, o tarihler arası en makul fiyatlı opsiyonumuz olmasıydı. Şimdiki aklımız olsa bu kadar uzun süre beklemeli ve yorucu bir Avrupa aktarması yapar mıydık, ben pek tercih etmem açıkcası. Ancak her şeyin ilki gibi bu maceramız da yorgunluğumuz da çok güzeldi. Roma Havalimanı’nda sandviç yiyerek hem karnımızı doyurmuştuk hem de geçmesi gereken o saatleri öldürmeye ihtiyacımız vardı. Sonra Barcelona’ya vardık ve taksiye bindik. Otelimiz SENATOR BARCELONA SPA HOTEL ücretini online olarak daha önceden ödediğimiz için otele vardığımızda hemen şehir vergimizi de ödeyip otelle ücret konusunda bağımızı keselim istemiştik, kafamız rahat olsun maksat.
8 Eylül 2015 Salı sabahı tüm heyecanımızla hem balayımıza hem de keşiflerimize başlayacaktık. Otelde kahvaltımızı da çok aceleye getirmeden, sakin sakin yavaş yavaş hazırlanıp öğlen 13:00’den sonra vurduk kendimizi yollara. Otelimizin de bulunduğu semt olan Cardenal Reig inanılmaz geniş caddeleri ve palmiye ağaçlarına sahip tam bir aktarma noktası şehir için. Mustafa ile tatilimiz boyunca konuştuğumuz bu mahalle için fikrimiz; ‘bir evimiz olsa burada olsun isterdik’ idi. Hava açık ve güneşliydi, çok hafif tatlı bir serin esinti de enerjimize enerji katmıştı. Gourmet Kebab helal et ibaresiyle bizleri kendine hemen çekti mis gibi kokularla, güzel bir döner yedik, metro istasyonunda 5 günlük devamlı kullanabileceğimiz bilet aldık, süpermarketten de su ve meyvesuyu alarak yolculuğumuza başladık. İlk olarak çok çok merak ettiğimiz Sagrada Familia’ya gittik. Uzaktan görmeye başladığınızda önce ne ile karşılaşacağınızı anlamıyorsunuz bence. Uzun uzun inşaat direkleri, vinçler, etrafındaki inşaat levhaları... Ancak yaklaştıkça o detayları gördükçe inanamıyorsunuz, ağzınız açık kalıyor şaşkınlıkla. Beyaz ve toprak rengine bir hayal bulutu gibi bulanıyorsunuz figürlere, duvarlara baktıkça. Kapı detayları, iç ve dış mekanlarında kullanılan renkler, tüm geometrik şekillerin harmanı, hayvan (ördek, kaplumbağa, kelebek, at, aslan, vb...) ve meyve heykelcikleri tam anlamıyla muhteşemdi. ‘Temple de la Sagrada Familia’ tanıtımda da 1866-2010 yılları arası tüm gelişmeleri okuyabilirsiniz. İlham alınan her türlü bilgi de farklı bir binada maketlerle ve detaylı anlatımlarıyla sergilenmekte.
Yakınında yer alan FC Barcelona Store’a da göz gezdirdik. Tüm tarih sıralamasıyla Barcelona futbol takımının başarıları, ve başarılı futbolcularının dev posterlerde sergilendiği bir bölümü de var içinde, satış noktasının dışında. Işıklandırması çok güzeldi, siyah duvarlar ve loş sarı ışıklarla değişik bir tarzı vardı binanın, çim sahaya benzer avlusu bile vardı. Sonra vurduk kendimizi yollara, şehirde sokak sokak kaybolmayı çok sevdiğimizi burada fark ettik. Binaları, çatıları, balkonları, kapıları, dükkanları, vitrinleri ezberledik resmen. Otobüse de binip sahile, deniz görme heyecanıyla gittik. Plaj o kadar huzur vericiydi ki, ardından kaç kere fotoğraflara baktım bilmiyorum. Palmiye ağaçlarıyla çevrili parklar, mis gibi temiz hava ile hep gülüyorduk. Akşama doğru kalabalıklaşan yolları deniz kenarında izledik. Pl. Pau Vila çevresinde otobüsle dönerken şehir turumuzu heykelleri, çeşmeleri, binaları inceleyerek, haritamız elimizde şehre alışma turlarımıza devam ettik. Sonra otele dinlenmeye...
Sagrada Familia'nın içinin tüm detaylarını sizlere göstermek isterdik; ancak, milyon tane yakın çekim detayını burada paylaşmaya sayfalar yetmezdi herhalde... ☺ |
Buranın Miramar Restaurant olduğunu bilseydik daha önceden koşa koşa giderdik... ❤ |
9 Eylül 2015 çarşamba sabahı da yine çok çok erken kalkmadık, bahsetmiştim ya Barselona siestasına ayak uydurmamız gerek diye. Bu sefer ilk durağımız Maremagnum alışveriş merkeziydi. Sahil ve deniz kenarı lokantaları, yolcu tekneleri bende yine ‘hep burada kalayım ben’ hissini x100 yaptığından ağzım kulaklarımda yürüyordum. Hafiften yakan güneş vardı ama terletmiyordu. Bu okyanus havası ne kadar değişikmiş. Nem yok, terleme yok, hem sıcak hem soğuğu bir arada hissettiriyor size. Denize girmek için tercih ettiğimiz plaja gitmek için ‘Rickshaw tours’ tercih ettik. Önde iki kişinin oturabileceği ve iki tekerleğin önde bir tekerleğin ise arkada sürücünün tarafında olduğu bir yolcu bisikleti bu. Yaklaşık 10 dakikalık bisikletle taşınmamız ‘aaaay Canım azıcık da şımartalım kendimizi’ olayımızdı. Sürücü bize plajda çantalarımıza dikkat etmemiz gerektiğini, sıklıkla hırsızlık vakalarının görüldüğünü söyledi. Bisikletle ilerlediğimiz yollarda beni en çok etkileyen şey daha önce de bahsettiğim gibi çok geniş caddeleri ve yürüyüş alanlarının olduğu idi. Deniz keyfimiz bizi biraz üşütse de, yürüyerek hareket etmek istedik. Geri dönüş yolumuza saat 19:00’a gelirken geçtik. Bir marketten incir almıştık, tadı damağımda hala, çok güzeldi. Yürürken aslında önce bilmediğimiz ve sonrasında keşfedeceğimiz ünlü meydanlardan ve Arena binasının önünden de geçmiştik. Ne yürümüşüz arkadaş... Catalonia Plaza Hotel önünden geçerken saat 19:15’ti. Gelmişken eskiden Arena olan şimdi çatı terasıyla restoranlara ev sahipliği yapan ve içinde bir sürü mağazası bulunan AVM’ye de uğradık tabii ki. İnstagram hesabımızda yer alan fotoğraf işte bu binanın çatı terasından çekildi. Dört bir yanı inanılmaz güzel manzaralara sahip bu bina bizlere onlarca fotoğraf çekme imkanı sundu. Akşam güneşi ile kendimizi pek bir huzurlu ve sakin, dinlenmiş hissederek oradan ayrıldık. Parc de Joan Miro’da güneşi batırdığımızda ise epey serinlemişti hava. Biz yine yürüyerek ısınma turlarına çıktık. Otogar, hastane yolu üzerinden ünlü binalar olan Casa Mila ve Casa Batllo önünden şehri keşfetmeye devam ettik. Dönüş yolumuzda artık o kadar acıkmıştık ki, kendimizi güzel bir yerde yemek yiyerek ardından kahve keyfimizle ödüllendirip otelimize doğru dinlenme hayalleriyle günümüzü bitirdik.
10 Eylül 2015 perşembe günü hava biraz daha serindi. Otelimizin bulunduğu semti dolaşarak biraz daha tanımak istedik oraları. Bir sürü yerleşke, bir sürü kampüs ve ev, her yer dolu bina. Ancak asla sizi boğmuyor, ne kadar garip değil mi. Yani nizami yapılan işler aslında cazip geliyor, sıkıcı değil. Metro L5 hattıyla Cornella Centre’a uğradık çok merak etmiştim ben, mutlaka şehrin o tarafında da güzel yerler keşfederiz diye. Çok hoş bir tepeye vardık. Ancak anladığımız burası daha çok göçmenlerin yaşadığı mahallelerden. Tepeden şehir manzarası harikaydı. Biraz dolanıp bize hitap eden bir şey olmadığını anladığımızda ise geriye döndük. Plaça d’Espanya, Plaça de Catalunya, Font Magica de Montjuic, Plaça de les Cascades yollarını arşınladık. Nasıl bir kalabalıktı sizlere anlatamam. İğne atsan yere düşmeyecek kadar insan yığınına biz de dahil olarak renkli su şovunu izledik. Sokaklarda Barselona manzara resimleri satanlar, magnet tezgahları ile işte demiştim şimdi turistik gezi kıvamına geldi Barselona bizim için. :) Museu Nacional D’Art de Catalunya’ya varabilmek için yüzlerce basamak çıktık. Kapanış saatini kaçırdığımız için giremedik ama dinlenme ve soluklanma mekanımız dıştan bile inanılmaz güzeldi. En tepeden aşağı, geldiğimiz yola bakmak bile çok keyifliydi. Nasıl olsa çıkması kadar inmesi zor olmayacaktı ya... :) Otobüsle denize yakın yürüyüş yollarında inip, dondurma keyfi yaptık. Gün böylece bitti...
11 Eylül 2015 cuma günü Collblanc’ta seçmekte zorlandığımız zilyon kafe restauranttan birinde pizza ve spagetti yedikten sonra, hedefimiz Parc Güell. Turistik dükkanların sizlere eşlik ettiği yürüyüş yolları sonunda, yürüyen merdivenlerle resmen mahalle atlatıyor size burası. Tepeye alttan yukarı çıkarak ulaşmaya çalışıyorsunuz. Hatta hiç unutmuyorum, yürüyen merdivenlerde TOURIST GO HOME yazılıydı . Mahalle sakinleri bu merdivenlerin kullanılmasından ve oluşan kalabalıktan pek hoşnut değil galiba. Farklı renklerde ve boyutlarda çeşit çeşit çöl iklimi bitkisi bizlere merhaba hoşgeldiniz diyor. Kendimizi bir anda o kadar yüksekte buluyoruz ki Barselona ayaklarımızın altında. Çok büyülendiğim ve iyi ki görmüşüm dediğim yerlerin ilk sıralarında yer alıyor burası kesinlikle. İşte başladığımız yer; Turo de les Tres Creus. Sonrasında sırayla bu muazzam yapıtların olduğu yeri keşfettik; Parc Güell, The Greek Theatre, Casa Museu Gaudi, Sala Hipostila... O kadar büyük ve devasa bir alanki burası, ara ara gerçeklerin içinden sıyrılan bir masal bir çizgi film içerisinde gibi hissettik. Nizami şehir planlamasını ve tüm şehir manzarasını okyanusa karşı önününüzde görmeniz ne kadar gerçekse, içinde bulunduğunuz renkli park ve devasa ağaçlar da bir o kadar sıradışı. Barselona plajları bölgesinin arkasında yer alan devasa gökdelenler, Sagrada Familia, müzeler, apartmanlar öyle bir manzara sunuyor ki sizlere, saatlerce bakıp haritanızı o manzaradan çıkartmak istiyorsunuz. Elinizdeki haritanın izdüşümünü bu denli açık ve net görmek tek kelime ile büyüleyiciydi. Palmiyeler ve sarmaşıklar arasında gezimizi sonlandırdık yavaş yavaş. Sonrasında kendimizi Mossen Costs i Llobera Garden’da bulduk. İnanılmaz bir bitki şöleni vardı burada. Çeşitlerinden ve şekillerinden başımız dönmüştü, çiçekler, ağaçlar, değişik türlerde yüzlerce çeşit bitkinin sergilendiği bu park hava karardığında birazcık da korkutucu olmadı değil bize. Ardından liman ve World Trade Center Barcelona manzaralı Miramar Restaurant’da kahve molası verdik. Muhteşem bir avlusu olan Miramar Hotel’e de vurulmadık değil hani. Aradan geçen 2,5 sene boyunca hep şunu dedik, bir daha Barselona’ya gidersek lütfen bir gece de orada kalalım. Neden olmasın? :)
12 Eylül 2015 cumartesi günü ise hep yağmurluydu. Fotoğraf bile çok fazla çekememiştik. Yürüyüş ile keşifteyken Hotel Sant Agusti taraflarına geldiğimizi fark ettik. Bu bölgenin sokakları daha dardı yani bildiğimiz kaldırım kavramını burada yaşadık. Antic Hospital de la Santa Creu ve Jardins de Rubio i Lluch çok ilginç kapalı bir avlunun içinde yer alıyorlar. Kütüphane binasını da görmüş olduk orada. Eski bir yerleşim yeri belli ki oralar. Bize verdiği his tüm şehirde dolaşırken hissettiğimizden daha farklıydı. Asma ipli ışıklarla süslenmiş bir kafe de yer alıyordu içinde. Taş duvarlar, taş binalar o taşların örülme biçimini oturup izleyin diyordu bize. Yağmurlu günde bu avluda fare görmeseydik biraz daha uzun keşfetmek isterdik ama rahatsız olup erkenden oradan ayrıldık. Buradan metroyla La Rambla’ya geldik. Dar uzun yürüyüş gezi yolu olan bu yol farklı dükkanlarla ve büfelerle turist çeken önemli bir yer. Takıcı, magnet, dergi, gazete, birbirinden farklı hediyelik eşya hepsini burada bulabilirsiniz. Biz buradan 2016 duvar takvimi almıştık. Bizim gibi sırt çantalarıyla yürüyüş yapan kendini bu kadar belli eden ‘turist’ insanlarıyla dolup taşıyordu hava yağmurlu olsa da. Ağaçlı, yaprak dökülmüş ıslak yollarda yürümek hafızamızda kalan güzel anılardan bir tanesi Barselona için.
Her güne ait paylaştığımız fotoğraflar Mustafa Doğru tarafından çekilmiştir.
Şimdilik bu kadar, ee daha ne olsun değil mi?
Hepinize sevgilerimizle,
Hoşça kalın,
İrem ALPASLAN DOĞRU
Her güne ait paylaştığımız fotoğraflar Mustafa Doğru tarafından çekilmiştir.
Şimdilik bu kadar, ee daha ne olsun değil mi?
Hepinize sevgilerimizle,
Hoşça kalın,
İrem ALPASLAN DOĞRU
I love your post and your blog. I just followed you. Please check my blog and will be nice to follow back to support each other. :)
YanıtlaSilhttps://minnieart.blogspot.com